YİNE YENİDEN ERGUVAN.....

Bir  İstanbul  sabahı;  yılar  sonra  başka  bir  kentin  kuş  seslerinde  olmak.  Daha  doğrusu  yıllar  sonra  başka  bir  kentin  kuş  seslerine  dönüş  yapmış  olmak  Dile  kolay  çeyrek  asırlık  bir  süre  sonrası…..Hani   daha  da  kurcalarsak   3  çarpılara  varırız…….

Önümde  küçük  bir masa ,  üstünde  kırmızı  beyaz  kareli   pamuklu  bir  örtü;  (  masa  örtüsüz  olmaz  pirim)  açık  camdan  görülen  bahar  dalları  ki  erguvanlara  daha  var…….  Fincanımda  yeşil  çay…….

Neyim  ben  bu  evde ?   Ev  sahibi  ııııııı;  misafir  olamayacak  kadar  rahat……  tama  işte  ben,  ben  O’  yum  anneyim…….

O  yine  içeride uyumakta;   ama  artık  bebek  değil  çocuk  bile  değil…..  Neyse  bu  yazının  konusu  da  belki  bu  değil.  Şimdi sizler  bu  yazımı  ya  da  başka  yazılarımı  okurken  ya  da  başka  birilerinin  başka,   başka  yazılarını  okurken  yazanı  tanıdığınızı  sanabilirsiniz…..

İşte  o  bir  anne  ;  çocuğu  okumakta üniversitede;  muhtemelen  sabah  erken  kalkmış  o  uyurken  evi  biraz  temizlemiş  şimdi  de  oturmuş  yazıyor  bir  şeyler…..

Bu  mu dur  değil…….dir…..    Hani  o  değildir  de  sonraki  noktalar  var   ya  ;  içimdekiler…..bir  değil  bin  ömür  bile  yaşasam  anlatamam  ki  ben  ne  beni;  ne  içimdekileri….. Bir  erguvan  yazarken  bile  kaç  anı  gelir  belleğime;  her  biri  nice  çentik  atmıştır  gönlüme,  gözlerime……

Bu  yıllar  sonra  dönüp  geldiğim;  bir ev   kurduğum  Şehr i  İstanbul  ki  en  sevdiğimi  teslim  ettim  koynuna…..nasıl  büyütmüştür  beni  sokaklarında……Hangi  acı  tatlı  anılarla……

Kolay  değil  satırlarından  bir  insanı  tanımak  ah  okuyucu……  Çünkü  aslında  yazan  göstermek  istediği  kadar  göstermektedir  sana  kendini;  halet  i  ruhiyesini;  ya  da  gönlünün  derinliklerini…..

Bir  yandan  yazarken,  yaşadıklarını  da  düşünecek  olursak,   ki  sadece  gündelik hayat  akışını  kast etmekteyim;  bir  de  o  gündelik  hayatın  eski  çentikleri  anımsatması….

Ben  bile  yetişemezken  kendi  hızıma  insan  olarak  biz  bile  yakalayamazken  kendimizi  ki  (buradaki  ben  tüm  insanlar  içindi….)  NASIL  TANIYACAĞIZ  GÖSTERMEK  İSTEDİĞİ  KADARINI  GÖSTERENİ?    İnanın  ne  kadarını  çiziyorsa  gözlerinizin  önüne  o  kadar  büyüktür  buz  dağı. Buzlar  dağılıp   da  ruhuna  zarar  vermesin  diye  paylaşmak  ister  eller  içindekini….

Ne yaptım  ben ya…….sade  bir  geri  dönüş  yazısı  olacaktı  uzun  bir süre  sonra Günce’  ye  ooooo   aldım  başımı  gittim  yine…..

Ama  nasıl  da  özlemişim  yazmayı;  yazıp,   yazıp   da  paylaşmayı……Hani  Oya  Baydar’  ın  Kayıp  Söz’  ü  durumunda   da     değildim;    söz  çoktu  da  eller  tembeldi….. itiraf  ediyorum  okumaya  bile  hız  kesmiştim…..Ama  özlemişim   o   YONCA’  yı    ya  siz?

 

Uzun  sözün  kısası  erguvanların  zamanı  yaklaşırken  çeyrek  asırı  geçen  bir  aradan  sonra  yine  İstanbul’  dayım  ben…….. Yüreğim,  zaman  zaman  da  olsa  Şehr i   İstanbul   için  öten  kuş  seslerine  uyanmakta……

Giden  gencecik  kızla  dönen  bu  kadın çok  farklı  olsa  da……Gerçekten mi?

GAYRETTEPE    29.03.2015

Kayıp  Söz   bir  Oya  BAYDAR   kitabı….

 

Yorumlar
Aranan kriterlere Uygun kayıt bulunamadı
Yeni Yorum
(*) İsim :
(*) E-Posta :
(*) Konu :
Yorum
Güvenlik Kodu :
Resimde gördüğünüz güvenlik kodunu giriniz (5 hane)
CAPTCHA Image