İSTANBUL ' A AĞLAYARAK ALIŞMAK; BİLİM VE SANATLA YAŞAMAK....

 

bing.com  dan.....

 

 

Farklı bir mekanda olmak aslında mekansız kalmak. Nasıl alışıyorum ben bu zaman mekan farklarına? Gerçi itiraf etmem lazım bugün öğleden sonra evimin yolunu kaybetmiş yürürken gözlerimden akan yaşların sıcaklığını. ‘Ben ne yaptım kendime?’ diye düşünürken. Koca bir kentin sokaklarında kaybolmuş küçük bir çocuk misali annemi aradım; hıçkırıklar içinde. Sonra sakinleşmek; durulmak, eve gelmek……. Kendine bulgur pilavı pişirmek; acı biber salçalı. Ve dünü hatırlamak; yine aynı koca kentin sokaklarında keyifle yürüdüğüm. Özetle gel gitte aklım ve duygularım.

Dün Ortaköy’e biraz yürüyüş biraz toplu taşıma ile arkadaşıma sabah kahvaltısına giderek başladı. Uzun güzel kahvaltı sonrası yine toplu taşımalar ile bir iş görüşmesi için Gaziosmanpaşa dedim. Dedim ama; çalışmam ben o koşullarda. İnanmadığım tetkikleri para için isteyemem ben; olmaz olamaz. Oradan Beşiktaş bir arkadaşım ile buluşmaya ama bir buçuk saat var çay vaktine; malumunuz benim beş çaylarım. Yürüyelim bari Kabataş’ tan derken. Resim Müzesi çağırdı beni. Milli Saraylar Resim Müzesi.

Tahta çıkmaya aday veliahtların ikametine ayrılan Dolmabahçe Sarayı Veliaht Dairesi restore edilip Resim Müzesi olarak açılmış. Müze tematik bütünlük içeren 11 bölümden oluşmuş. Görülmesi gereken bir mekan; fotoğraf çekmek yasak olduğundan sizler için sanal alemden görüntü yükledim. Bir saatte bitirebildim. Tavan süsleri bile yeterli gidip görmek için. Biletime dikkatiniz çekerim ; öğrenci bileti.

 

Sonra hayatımda ilk kez İstanbul’ da dolmuştan inecek bir erkek bekledim; yok yok o benim iyi bir arkadaşım; sevgili yapmadım….. Güzel bir beş çayı; Beşiktaş sahilinde hırçın dalgaları seyrederek; eve dönüş keyifli ve yorgun. Otobüs sonrası yine yürüyüş her zamanki kaybolma ve ev. Tüm bu toplu taşıma yolculukları sırasında tabi ki kitabım da yanında; bakınız fotoğrafına…

 

Bu sabah gece kaçan uykum nedeniyle biraz geç uyandım; güzelim uzun saçlarımı yıkadım. Ah bu arada bir de şiir yazdım dün gece. Sanatla dolu bir hayat ne güzel. Bir de ekonomi sitesi için ‘Kanlı Pizza’ başlıklı bir yazı ekledim. Güneş dolmuştu odaya; ben de çamaşırları yıkadım mis gibi sabun kokularıyla….. Yüksek lisans program fişimi doldurdum…… Bilimle dolu bir hayat ne güzel…..

Yine düştüm yollara bu akşamki oyun için bilet almaya; bir arkadaşım aradı yine haydi yemek yemeye. Ama bilet kalmamış yarın akşama artık…sanatla dolu bir hayat ne güzel….. Yemek, bilet……siyah sırt çantası baktım vazgeçtim; pembişim var….. Ve yazının başına dönmek; kaybolduğum ağladığım anlara….. eve gelmek; yeni kitabım için çalışmak…..çalışmak ne güzel iyi geliyor bana……bu saate ulaşmak….. Huzur içinde; sanat, bilim, çalışmakla dolu bir hayat ne güzel…..

Hala tamamlanmamış elma şekeri gibi olsam da; duygularım gel gitlerde sallansa da; bu koca kentte küçük bir çocuk gibi ağlasam da alışıyorum galiba….. Ama Fıstık seni çok özledim; kaplumbağa kızımı da…..

3.2.2016 20.35

 

 

Yorumlar
Aranan kriterlere Uygun kayıt bulunamadı
Yeni Yorum
(*) İsim :
(*) E-Posta :
(*) Konu :
Yorum
Güvenlik Kodu :
Resimde gördüğünüz güvenlik kodunu giriniz (5 hane)
CAPTCHA Image