MAKEDONYA İNCİLERİ

 

      

 

Rotaryen iseniz; dünyanın her yerinde aileniz vardır...

BU ANILAR  MAKEDON  ROTARYENLERE  HEDİYEM OLSUN...

 

MAKEDONYA, ÜSKÜP, OHRİ, MANASTIR...

 

 

Otelin lobisinde üstümde kırmızı çiçekli uzun elbisem oturmaktayım. Bir kez daha kaybolduktan sonra yollarda ve zamanda havaalanına gitmek için bekliyorum.

Makedonya ‘da geçirmek 4 günü… Üsküp’ te Taşköprü de yürümek; Türk çarşında dolanmak, kuru fasulye yemek. Ohri gölünde yüzmek.

Aslında en başa mı dönsek?

 

  İstanbul Hava Limanında Yolculuk Öncesi...

 

TAŞKÖPRÜ, KURUFASULYE, AH YANLIŞ ANLAŞMALAR…

 

Yazmaya çalıştığım yeni kitabımın kahramanı ki o gerçek hayattan çok sevdiğim bir insan sürükledi beni buralara. Ataları Taşköprü üzerinden geçmiş acılar içinde. İşte bu izin peşinden gelmeye karar verdim.

Aslına bakarsanız tatil ve yolculuk zamanım da gelmişti. Şöyle alıp başımı gidivermelerim. Bütün yazı Ankara’ da geçirmiştim neredeyse ve çalışarak. Ankara’ yı çok sevdiğimi belirtmem gerek.

Çalışmaya çalışırken kitabımın kurgusunu tıkandım. Evet kaçma zamanı gelmişti.

Ben de Üsküp yolcusu olmaya karar verdim. Bileti beş on gün önceden alınca biraz daha ucuz olmakta. Genel olarak tercihim THY. Seviyorum ülkemin havayollarını.

Tren ile İstanbul ve ertesi sabah 3 Eylül 2018 günü uçak ile Üsküp. Otel rezervasyonu tamam; dönüş bileti tamam.

Havaalanında karar verilmesi gereken konu şu: Araba kiralayacak mıyım?

Hesap kitap, bütçe derken, her zamanki firmamdan vaz geçip daha ucuz yerel bir firma ile anlaştım.

Mavi bir araba verdiler bana. Düştüm Üsküp yollarına.

 

İlk gün Üsküp’ te Türk Çarşısı, Taş Köprü ve sokaklar. Pazartesi olduğu için müzeler kapalı.

Otelden çıktım yolumu soruyorum. Hayatı ve yemeyi içmeyi sevdiği belli olan dünya tatlısı bir adam aldı beni Taşköprü ortasına kadar götürdü. Yol boyunca biz de bir yemek içmek muhabbeti; bol kahkahalar kebap tarifleri; tam o anda aklıma geldi bizdeki İskender Kebabının adının Üsküp’ lü İskender ile ilgisi olup olmadığı sorusu.

 

 

Taşköprü üzerinde başladım yürümeye, sonra dükkanlar ve camiler.

 

Taşköprü ve ben...

 

 

Türk çarşısı.

Hani biz altını severiz ya; ya da ben severim ya kuyumcular muhteşem, o yüzükler kolyeler, küpeler…Alışveriş yaptım mı hayır.

Ama bayıldım, ancak değişik bir hızma onlarda da yok.

Ben hızma kullanıyorum ya artık. İnci takılar çok fazla var ve çok güzel.

Ama bunun kaynağını 3. gün öğreneceğim size de anlatırım.

Hayatımdaki  en güzel kuru fasulyelerden birini yedim ben çarşıda, Türkçe konuşulan bir dükkanda.

 

 

Çıktım oradan kapadım navigasyonu attım kendimi kaybolmanın kollarına.

Yürümek bir kentin sokaklarını tanımanın en iyi yoludur. Rastgele dalmak aralara.

Derken karşımda bir pazar çok güzel; meyve alabileceğim. Hem ucuz oluyor hem de sağlıklı beslenmeye devam edebilirim.

Yurt dışına çıktığımda pazar özellikle market bulurum kendime. Marketlerde her şeyin fiyatı bellidir. Beslenmeniz ucuza gelebilir.

Özel bir yemek denemeyeceksem; besleyici ucuz gıdalar ile doyuruyorum karnımı.

Marketlerden ekmek, küçük süt, elma , muz, tabi ki su; ben çok fazla tükettiğim için önemli.

Hani alkollü içecek yok, gazlı içecek yok, elimde kala kala canım su var. Limonlusu yetiyor bana değişik bir tat olarak.

     

Yürü yürü bitti Üsküp. Sabahtan başladığım için yarım günde tamam. Ne yapalım şimdi; arabamız da var…

 

Ver elini Matka Kanyonu… Huzur…Su sesleri…Kuşlar ve yiyeceğini içeceğini kapıp gelmiş insanlar… 

 

Ama bir de şu böcekler, arılar ve bacağımı kaşındıran otlar olmasa. Arabaya biner binmez bacaklarımı yıkadım.

Kanyon muhteşem ama itiraf etmeliyim ki bakımsız biraz toplanmamış çöpler var, kıyıda yürüme yollarını otlar bürümüş.

Yine de orada oturup suyun sesini dinlemek muhteşem bir duygu.

Yürüyüş sonrası yorgun biraz, arabamın içinde su sesleri, elimde meyvem ve suyum…

 

Otele döndüm; akşam saat 19.30 da Rotaryen Klubü yemeğine katılacağım.

Giyindim beyaz dantel elbisemi, taktım incilerimi ki telefonun navigasyonunda sorun çıktı.

Lobide gideceğim oteli şematize ettiler bana. Gittim mavi arabam ile. Toplantı bitmiş. Nasıl yani? Zaman anlaşmazlığı saat 7 değil 17.30 imiş.

Ağlasam mı, gülsem mi?

Toplantının yapıldığı otelin görevlisi Rotary Klup Sekreterini aradı. Beklememi söyledi. Geliyormuş.

Geldi Djojo, yanında dünya tatlısı kızı Milla ile. Arabamı park yerine çektik; çayımızı içtik, sohbet ettik.

Kızı mandolin çalıyormuş okul orkestrasında. Otelime döndüm , güzel bir duş, minnettarlığımı ifade evrene ve uyku.

Ertesi gün yolculuk var benim için…Ama uyumadan önce meşhur ışıkları altında yürüdüm Üsküp kentinin…

 

GÖLÜ DENİZ DİYE YAZMAK, İNCİLERE TAKILMAK, MAKEDON GÜNEŞİNDE UZANMAK…

Sabah ikinci gün. Üsküp’ e gideceğimi söylediğimde bir arkadaşım; mutlaka Ohri’ yi görmem gerektiğini ifade etmişti. İşte araba onun için kiralandı.

Otelimde kahvaltımı yapıp öğlen düştüm yollara. Ohri’ de rahat ve ucuz konaklamam için Rotaryen zincir çalışmakta. Ben yollarda güle oynaya gidiyorum.

Duruyorum mavi araba üstünde yeşil elma fotoğrafı çekiyorum.

Üstümde bütün yaz giydiğim şile bezi elbiselerden siyah olanı. Makedonya güzel; yeşil ve mavi. İnsanlar güler yüzlü.

Ve Ohri… Yolda otelim ayarlandı; Rotaryen bir Türk sahibi olan Su Hotel’ de kalacağım. Gecelik fiyat ise özele çekildi.

Ohri; Antalya gibi ama benim sosyal medyada yanlışlıkla deniz diye yazdığım gölün kıyısında. Düzeltmedim öyle dursun.

Aman Tanrım çok dalgalı nasıl yüzeceğim?

Akşam giyindim süslendim kırmızı çiçekli uzun elbisem; yemek yemeye gittim. Canlı müzik de var.

Ne yedim? Patlıcan musakka ama et yok; peynir ile fırında yapılmış. Yoğurt istedim bana ayran geldi. O yoğurtmuş çünkü tuzsuzmuş

Özetle ayranda tuz varsa ayran yoksa yoğurt diyorlar. Marketlerde de yoğurt diye satılıyormuş; sanırım kültürel bir sempozyum düzenlemek lazım.

O gece bir arkadaş daha edindim yürürken; biraz sohbet ettik. Sonra ben otelime, ılık bir duş sahip olduklarım için şükür dualarım ve uyku.

Fırında etsiz patlıcan musakka...

 

Sabah sıkı bir kahvaltı; biraz yürüyüş ve dostlarla kahve. Sonra ver elini göl kıyısı ve manastırlar.

Bir bahçeye araba için park sordum cevap 100 Makedon dinarı; evin bahçesi. Duş sordum 200 Makedon dinarı.

Çıktım oradan bir sahil kafesi arıyorum.

Kapının önünde ücretsiz park, sahil ücretsiz ama duş yok. Göl suyunda gerek yokmuş????

Güzel, bir önceki yere vereceğim para ile karnım doymuş olur. Göl kıyısında Makedon güneşi altında.

Yüzeceğim ama bir sorun var. Hızmamı taktırdığımdan beri hiç yüzmedim.

Nasıl yapsak? Hızmayı çıkardım. Yüzmem bitti.

Hızmamı kullandığım düşük ph lı sabun ile yıkadım. Yüzümü de içme suyu ile sabunlayıp tabi hızmayı da geri taktım…

Hızmam özel yapım; gölde kaybetmeyi göze alamam.

Sonra gelsin kızarmış tavuk salata ve oburluk. İtiraf ediyorum kızarmış patates de yedim.

Derken aman Tanrım dalgalar diz boyu.

Yemek yerken zaten arılardan kaçtım. Gitme zamanı geldi. Nereye? Saint Stefan ve Saint Nauma’ ya.

 

İtiraf etmeliyim ki Saint Nauma sahilini görünce üzüldüm. Tavsiyem yüzmek için oraya gidilmesi. Sadece park parası.

Orada çevrelenmiş küçük turistik dükkancıklar, iki adet kilise ve çok güzel bahçeler var. Minik şelaleye bayıldım.

 

Ve üzülüyorum tabi; her tarafımız deniz bir türlü turizm açısından kotaramadık; muhteşem göllerimiz var elimizde ama…

Ohrid gölü çok güzel evet, inci cenneti evet ama kıymeti çok bilinmiş. Gezi botları, çevresinde güneşlenenler, incilerin her fiyatta satış yerleri…

Saint Nauma sonrası Ohrid’ e dönüş yaklaşık 45 dakikalık bir yol. Bolca su içmeler ve uykuya…

Ertesi sabah 4. Gün Ohrid kıyısından eski kente doğru yürümek gerek.

Kahvaltıda kendime hazırladığım meyve salatası ise Hollandalı bir çifti çok güldürdü.

İnsanlar bisikletleri üstünde geziniyorlar. Çok fazla bisiklet var.

Yolda bizde de olduğu gibi takılanlar, bot turuna çağıranlar ama ısrar yok.

Fransız bir kadın Makedonya ‘ ya olan sevgisini anlattı bana. Her ayrıldığında ağlıyormuş.

Ama ortam gerçekten güzel. Ve inciler…her yerde Ohrid incileri.

Ama inci alma hakkımı çok sevdiğim genç adam için kullandım: Kol düğmeleri….

 

MANASTIR/ BİTOLA, MAKEDONYA KÖYÜ, ÜSKÜP’ E DÖNÜŞ GECESİ…

Ohrid Üsküp arasında bizim için çok önemli bir durak var.

Manastır… Atatürk müzesi. Daha doğrusu müze içinde özel bir bölüm var. Bahçe girişinde Atamız hakkında bilgiler içeren bir levha.

Yola saat 12 de çıktım. Önce bir Makedon köyü göreceğim.

İtiraf etmeliyim köye sapmadan önce rastladığım restoranda yine oburluk ettim.

Özellikle salata muhteşemdi. Neyse ki sürekli yürümekteyim.

Köyden çıkış ve Manastır. Atamızın okuduğu yer.

Orada duyduğum duyguları dile getirmem imkansız. Gözlerimden süzülen yaşlar eşliğinde gezdim.

                                 

 

Karşı odadaki eserleri gezerken gördüm ki her ülkede acı dönemler var.

Makedonya kurtuluş öykülerini gördüm çizimlerde; çektikleri acıları.

Ama en büyük şansımız ATATÜRK bize verilmiş.

Manastır/ Bitola, bugün de çok güzel. Bir kahve içimi ve dönüş yolu.

Yolun belli bir kısmı zor bir güzergah. Sonrası otoban.

Giderken zaten trafik cezası yedim. Dalıp hız yapmışım. Trafik polisi Türk idi çok üzüldü.

Dönüşte ise yolun daraldığı yere bir girdim karşımdan bir sürü araba üstüme üstüme geliyor.

Yol yapımı olduğu için şerit sırayla kullanılıyormuş.

 

İlk arabadan yakışıklı bir delikanlı indi; derdimi anlatınca arabamı geri geri çekti; ailesi ile benimle bekledi bizim geçiş sıramız gelince bana işaret etti ve yola koyuldum.

Gece Üsküp saati ile 22. 30 otelimdeyim. Şehir ışıklarında arabam ile son bir tur yaptıktan sonra. Minnet duygularımı ifade ettim ve uykuya.

Sabah…

Tatil bitti…

Birazdan toparlanıp havaalanına gideceğim, arabamı teslim edip biraz oyalandıktan sonra canım Ülkeme döneceğim.

Önce İstanbul, yarın tren ile Ankara…

 

ÜSKÜP 7.09.2018/ 15.42 ( Üsküp saati ile)

 

Son bir tur atmalı araba ile Üsküp sokaklarında derken kocaman bir heykel daha : İskender…

Ve hemen yakınında gitmeyi unuttuğum ama adını duymuş olduğum Destan.

Üsküp’ te Türk köftesi yenir…

Yemek yenir ve ver elini Üsküp Havaalanı…

    

 

Ancak havaalanına gidince ne göreyim akşam arabayı çizdirmişim; farkında olsam kasko için polisi arardım. Artık çok geç.

Firma temsilcisi deli para istedi benden 2 saat konuşma; havaalanı yetkilileri, Türkçe bilenler geldi…

Biraz ondan biraz benden anlaştık. Bilmiyorum artık aldatıldım mı?

Olur böyle şeyler…Tecrübe diyoruz…

Gece yarısı İstanbul, pasaport, araba ile eve gidiş… Genç adamın hediyelerini verelim.

Genç adamla uzuun bir sohbet. Sabah uzuuuun bir kahvaltı. Ve sonuç;  sevgili kız arkadaşım ile randevu iptali…

Pendik istasyonu ve Ankara; yolda Asteriks izleyerek.

Evimi özlemişim. Duş, dua ve uyku…

Sabah; tatil çamaşırları makinada.

Salı günü yine yolculuk var…

 

ANKARA 9.09.2018 / 11.46

 

 

 

Yorumlar
Aranan kriterlere Uygun kayıt bulunamadı
Yeni Yorum
(*) İsim :
(*) E-Posta :
(*) Konu :
Yorum
Güvenlik Kodu :
Resimde gördüğünüz güvenlik kodunu giriniz (5 hane)
CAPTCHA Image