İNSAN HAKLARI MI?

 

                  İNSAN HAKLARI MI?
Merhabalar Antalya, uzunca bir aradan sonra merhabalar.
   Merhabalar YAŞAM’dan okurları, uzun süreden beri bir otel odasından bazen bir kriz merkezinden, bazen bir dağ başından elinize ulaşan yazılar bitti.Şimdilik. Artık Antalya’ya döndüm. Ve dönüşümde her zaman olduğu gibi doğru bildiğimi yaptığım için mutlu döndüm. İnandığımı yaptığım için: Gitmek istiyordum biliyorsunuz, gitmek ve elimden geleni yapmak, yaptığıma ise inanıyorum. Bolu, Bolu, Bolu: Anılar hazinemin en değerli köşelerinden birine saklarken seni, umarım senden kazandığım tecrübeler, görüşler ve insanlar ömür boyu kazancı haneme yazılı kalır.
   Biliyorsunuz ki gündemden ne kopmamaya çalıştım oralarda bile ve zaman zaman yazlılarımda da değindiğim ancak bu kadar önemli olaylar olurken: Avrupa ilişkileri, Amerika ile yeni gelişmeler, ekonomik tedbirler( ki ben tedbirlerin çok hızlı ve radikal olduğunu düşünüyorum, umarım gerilen gemler kopmaz.) Apo’nun asılması, bu konuda herkesin hala topu birbirine atar gibi davranması derken önemli gündem maddeleri ile bitirip bin yılı, Şeker Bayramını da yaşayıverdik. Tüm bu önemli maddeler içinde ise beni inciten, tedirgin eden ve derin düşüncelere salan başka bir gelişme oldu. Bazı gazetelerde önemle yer aldı, belki köşelerde de işlendi ben kaçırdım ama geç de olsa değinmeden duramayacağım: Yeni binyıldan günler almışken, her zamankinden çok insan haklarını konuşurken ve de bunu bir adamın asılıp asılmamasına endekslemişken, bence bu konuyu düşünmeliyiz: Türkiye’de hala insanlar ve kadınlar mesleklerine göre sınıflandırılabiliyor.
   Hala biz birtakım olguları erkeklerin doğal hakkı kabul edebiliyoruz ve ekmeğimizi kazandıran meslekler tüm yaşamımızı etkileyebiliyor. Ben bir doktorum ve mesleğim ile, emek vererek kazandığım diplomam ile, onun bana kazandırdığı statü ile gurur duyuyorum ve de ha ettiğime inanıyorum. Çünkü benimle aynı koşullarda hayata başlayan, hatta belki daha iyi koşulları olan insanlar gezerken ya da eğlenirken ben emek verdim, tabi ki bir farkım olacak. Ama yine de meslekler bir noktadan sonra hayatımızın bir bölümüdür ve getirdikleri statüler diploma statüsüdür. Önemli olan ise insan olarak ne yapabildiğimizdir, çıplak biz olarak ne elde edebiliriz? Önce insan olarak, biz olarak kazanabilmeliyiz bazı şeyleri; ve eğitim diplomaların yanı sıra, başka şeylerde kazandırmış olabilmeli bizlere, esas amacı budur eğitimin, yoksa bir tutam yiyecek kazanır insan. İşte bunu kabul edemiyorum ve gördüğüm zaman satır aralarında; tedirgin oluyorum. Tıpkı dansözlük yapan kadında olduğum gibi. Çünkü benim cinsiyet, yaş, statü ayırt etmediğim dostlarım arasında, devlet başkanları, bakanlar, doktorlar, avukatlar kadar şarkıcılar ve dansözler de var. Ayrıca hayatın farklı boyutlarından insanları Nöbetçi Adli Tabiplik günlerimde tanıdım. Onların da dünyaları, öyküleri, umutları var. Onarlın da acıları, sevinçleri, çocukları var ve de aşkları. Sadece ekmek paralarını farklı kazanıyorlar ki çalıp çırpanlara tercih edilebilir. Çünkü bir zarar varsa kendilerine veriyorlar.
   Evet, İSTEMİYORUM artık ülkemde insan ayrımı ve bunu; eşitliğin her boyuta yayılmasını istiyorum. Çünkü yarın herhangi birimiz de farklılığımızdan dolayı yargılanabiliriz. Çifte standart olmadan, hepimiz için eşitlik ve özgürlük istiyorum, herkes için insan hakları ve de çok emeğe çok karşılık. İnsan hakları herkese, çalışarak elde edilen haklar ise hak edene.
 Siz ne dersiniz?
Emeğinizin karşılığı hep sizin olsun, sevgiyle kalın.
 
                                                                                                         EKPRES
                                                                                                     12 OCAK 2000 ÇARŞAMBA
 
   
 
 
 
 
 
Yorumlar
Aranan kriterlere Uygun kayıt bulunamadı
Yeni Yorum
(*) İsim :
(*) E-Posta :
(*) Konu :
Yorum
Güvenlik Kodu :
Resimde gördüğünüz güvenlik kodunu giriniz (5 hane)
CAPTCHA Image